10.03.2023 – Friday Khutba / Cuma Hutbesi
English
Topic: Taming The Nafs
Dear Brothers and Sisters!
A person’s life is literally a test. This test manifests itself in the form of being tested sometimes with fear, sometimes with hunger, sometimes with the lack of goods and sometimes with life. In addition to all these, the greatest test of man is undoubtedly the test with their Nafs. Our Prophet (saw) described the test of man with his soul as a great jihad. Because the nafs commands man to do evil all the time. Yusuf (as) said, “I do not purify myself. If it were not for the protection and mercy of Allah, the nafs would always command evil to man. And I seek refuge only in Allah from the evils of my soul.”
Dear Brothers and Sisters!
When Allah (swt) commands us to use his countless blessings He has given us in accordance with their purpose, he advises us not to go to extremes and to make use of them without being a prisoner of the endless desires of the nafs. Those who make their choices in favour of the right, good and morally appropriate works and can stay “Stop!” to the Nafs, will attain peace. Allah (swt) mentions in the Quran, “Return to your Lord, well-pleased and pleasing [to Him], And enter among My [righteous] servants And enter My Paradise!”[1]
Dear Jama’ah!
Human history is full of struggles between good and evil. The prophets have struggled to save their people who have fallen weak to their desires. Those who are captives of their own Nafs have always acted according to their desires, and as a result, they have not passed the test of this world. The desires of the soul are endless, and those who run after them have not been able to find peace. As a matter of fact, the nafs that is not tamed will lead a person to disaster. Rasulullah (saw) said, “The wise man is one who holds himself accountable and performs good deeds to prepare for what comes after death. The foolish man is one who gives into his lowly desires and seeks their indulgence from Allah”[2] Allah (swt) also mentions; “Unquestionably, by the remembrance of Allāh hearts are assured.”[3]Other than this, all pursuits of peace and happiness are destined to be useless efforts.
Dear Brothers and Sisters!
During these days as we near the month of Ramadan, we are entering a time where we can re-account ourselves and face our mistakes and good deeds. During this time, it is the days of keeping an account of things we have done and not done. Let us reconsider whether our worship is complete. Let us reconsider the consequences of our neglect and wrong habits. Let us ponder on whether we have been able to fulfill our obedience to Allah and His Messenger, our obligations to our fellow believers and to humanity. These days, which are exceptional times in human life, are times for spiritual purification and cleansing for all of us. It is time to get rid of the burdens of sin that we carry.
So, My Dear Brothers and Sisters!
Let’s make a decision as we near Ramadan. Let’s all start the process of training with repentance and Tawbah. Let’s rebuild our minds with the Qur’an, our hearts with Dhikr, and our bodies with worship and obedience. If there have been distances between us and the Creator, let’s repent, ask for forgiveness and get closer to Allah (swt) through prayer. Let’s remove the distance between us and the Creator. If we have violated the rights of our brothers and sisters, if we neglected the rights of our family members, let’s ask for their forgiveness. Let’s win the hearts of our elders and never be in environments that do not suit a believer. Let’s try to pray together with the congregation and our family, and to be in agreement with our believing brothers and sisters. Let’s not forget that the way to get away from haram and abandon wrongs is to do good deeds instead of them. Thus, we will fulfill our purpose of servitude, free from our bad habits and desires of the soul. The Messenger of Allah (saw) said during his Farewell Hajj: “A mujahid is a person who struggles against the desires of his soul in the way of obedience to Allah.”[4]We must not forget that the greatest jihad of a believer is the struggle he wages with his nafs.
Dear Jama’ah!
I would like to end the khutba with the following dua from our Prophet (saw): “(O Allah!) Make me attain good morals. There is no one who can lead me to good morals except you. Take away bad morals from me. There is no one who can drive bad morals away from me except you!”[5] Ameen.
[1] Fecr suresi, 89:27-30
[2] Tirmizî, Kıyâmet, 25/2459; İbn Mâce, Zühd, 31
[3] Ra’d suresi, 13:28
[4] İbn Hanbel, VI, 22
[5] Müslim, Müsâfirîn, 201
Türkçe
Konu: Nefis Terbiyesi
Aziz Müslümanlar!
İnsanın hayatı tam anlamıyla bir sınavdan ibarettir. Bu sınav bazen korkuyla, bazen açlıkla, bazen mal ve ürünlerin eksilmesiyle, bazen de can ile sınanmak şeklinde tezahür eder. Bütün bunların yanında insanın en büyük sınavı hiç kuşkusuz nefsiyle verdiği sınavdır. Peygamberimiz insanın nefsiyle olan sınavını büyük cihat olarak nitelemiştir. Çünkü nefis insana sürekli kötülüğü emreder. Yûsuf (a.s.) “Ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Rabbimin koruyup esirgemesi olmasa nefis insana sürekli kötülüğü emreder. Ve ben nefsimin kötülüklerinden ancak Allah’a sığınırım.” demiştir.
Değerli Müslümanlar!
Allah Teâlâ, verdiği sayısız nimetin amacına uygun kullanılmasını bizlere emrederken aşırıya kaçılmamasını, nefsin bitmek bilmeyen arzularının esiri olmadan onlardan istifade etmemizi bizlere öğütlemiştir. Tercihlerini doğru, iyi ve ahlaken uygun olan işlerden yana yapan, sağlam imana sahip ve iradesine hâkim olan, en önemlisi nefsine “Dur!” diyebilen kişi huzura erer. Yüce Allah (c.c.) “Ey imanın huzuruna kavuşmuş insan! Sen Ondan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. Böylece has kullarımın arasına sen de katıl. Cennetime gir!”[1] âyet-i kerîmesiyle bu hususa dikkat çekmektedir.
Kıymetli Müminler!
İnsanlık tarihi iyi ve kötünün mücadeleleriyle doludur. Peygamberler nefislerine yenik düşen toplulukları kurtuluşa yönlendirmek için mücadele etmişlerdir. Nefislerinin esiri olanlar daima heva ve heveslerine göre hareket etmişler, neticesinde dünya imtihanını kaybetmişlerdir. Nefsin isteklerinin sonu gelmez, bunların peşinden koşanların huzura kavuşmaları da mümkün olmamıştır. Nitekim kontrol altına alınmayan nefis insanı felakete sürükleyecektir. Peygamberimiz (s.a.v.) “Akıllı kimse, nefsine hâkim olup onu hesaba çekerek ölüm ötesi için çalışan, ahmak kimse ise nefsinin hevasına tabi olduğu hâlde bu durumundan hayır umandır.”[2] diye buyurmuştur. Yüce Allah’ın ifadesiyle; “Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”[3] Bundan gayrı tüm huzur ve mutluluk arayışları beyhude çaba olarak kalmaya mahkûmdur.
Muhterem Kardeşlerim!
Ramazan ayının arefesinde olduğumuz şu günlerde hep birlikte kendimizi yeni baştan muhasebe edebileceğimiz, hata ve sevaplarımızla yüzleşebileceğimiz bir iklime giriyoruz. Bu ramazan iklimi yıl boyunca yapmamız gerekirken yapmadıklarımız, yapmamamız gerekirken yaptıklarımızın muhasebesini tutma günleridir. İbadetlerimizin tam olup olmadığını yeniden gözden geçirelim. İhmallerimizin, israflarımızın, yanlış alışkanlık ve aşırılıklarımızın ne tür ağır sonuçlar getireceğini yeni baştan düşünelim. Allah ve Resulüne itaatimizi, mümin kardeşlerimize ve insanlığa karşı yükümlülüklerimizi yerine getirebildik mi diye tefekkür edelim. İnsan ömrünün müstesna zamanları olan bu günler hepimiz için manen arınma ve temizlenme zamanlardır. Taşıdığımız günah yüklerinden kurtulma vakitleridir. Bunu asla unutmayalım.
Öyleyse Değerli Kardeşlerim!
Gelin ramazan ayının arefesinde bir karar verelim. Hep birlikte tövbe istiğfar ile terbiye sürecini başlatalım. Kur’an ile aklımızı, zikir ve tefekkür ile gönlümüzü, ibadet ve taat ile bedenlerimizi yeniden imar edelim. Yaratan ile aramızda mesafeler olduysa tövbe edip, af dileyip namaz ile Rabbimize yakınlaşalım. Yaratanla aramızdaki mesafeleri ortadan kaldıralım. Kardeşlerimizin haklarını ihlal ettiysek, aile bireylerimizin haklarını ihmal ettiysek onlarla helalleşelim. Büyüklerimizin gönüllerini alalım, mümine yakışmayan ortamlarda asla bulunmayalım. Cemaatle ve ailemizle birlikte namaz kılmaya, mümin kardeşlerimizle hemhâl olmaya gayret edelim. Haramlardan uzaklaşıp, yanlışları terk etmenin yolunun bunlar yerine salih amel işlemek olduğunu unutmayalım. Böylece kötü alışkanlıklarımızdan ve nefsin arzularından arınmış bir şekilde kulluk gayemizi yerine getirmiş oluruz. Resûlullah (s.a.v.) Veda Haccı’nda şöyle buyurmuştur: “Mücahit, Yüce Allah’a itaat yolunda nefsinin isteklerine karşı mücadele eden kimsedir.”[4] Unutmamalıyız ki, bir müminin en büyük cihadı, nefsiyle yürüttüğü mücadeledir.
Değerli Cemaat!
Hutbemizi Peygamberimizin şu duasıyla bitirelim: “(Allah”ım!) Beni güzel ahlaka eriştir. Senden başka güzel ahlaka eriştirecek yoktur. Kötü ahlakı benden uzaklaştır. Senden başka kötü ahlakı benden uzaklaştıracak yoktur!”[5]
[1] Fecr suresi, 89:27-30
[2] Tirmizî, Kıyâmet, 25/2459; İbn Mâce, Zühd, 31
[3] Ra’d suresi, 13:28
[4] İbn Hanbel, VI, 22
[5] Müslim, Müsâfirîn, 201